İncegazeteye abone olun, sektörel gelişmeleri kaçırmayın.
Gazete Abonelik FormuGenç Türk Romancı Serdar Özkan'ın ilk romanı Kayıp Gül 2002'de Türkiye'de yayınlandıktan sonra sessiz sedasız bir şekilde dünyaya açıldı ve bugüne kadar 29 dile çevrildi, 40'tan fazla ülkede basıldı. Temmuz ayında yayınlanan İngilizce baskısı ile Kanada'dan Japonya'ya, Brezilya'dan Endonezya'ya, dünyanın dört bir yanında yüz binlerce okurun gönlünde taht kuran Kayıp Gül, bu yıl Türkiye'de yeniden basıldı ve büyük ses getirdi.
Tüm zamanların en çok okunan ve sevilen kitaplarından St. Exupéry'nin Küçük Prens'i, Richard Bach'ın Martı'sı, Hesse'nin Siddhartha'sı ve Paulo Coelho'nun Simyacı'sına denk tutulan Kayıp Gül, özgün bir "kendini keşfetme" romanı.
Değişik kültür ve felsefeleri günümüzün modern yaşantısıyla iç içe sunan Kayıp Gül, doğuyla batı arasında bir köprü eser niteliğinde. Sanki bu yönüyle, hem tarihsel hem de coğrafi anlamda doğu ile batı arasında bir köprü olan kültürümüzün çağdaş edebiyata akseden bir yansıması.
Kültür çatışmalarının giderek arttığı dünyamızda, doğu ve batı motiflerine eşit derecede yer veren, insanın evrenselliğini öne çıkaran Serdar Özkan, farklılıklarımızdan çok ortak yönlerimize vurgu yapıyor. Yazar, değişik kültürlerden gelen insanların farklılıklarını kabul etmekle birlikte, yine de insan olarak benzerliklerimizin daha önemli olduğunu savunuyor.
Kayıp ikiz kardeşinin izinden San Francisco'dan Sultanahmet'e, güllerin ve hayallerin dünyasında mistik bir yolculuğa yelken açan Diana'nın hayatına tanık oluyoruz bu romanda. Çevresinde büyük beğeni toplayan genç kızın hayatı, annesinin ölümüyle aniden değişiyor.
Diana ile okur, başta Türk kültürüne olmak üzere Yunan mitolojisinden Yunus Emre'ye; William Blake'ten Sokrates'e; doğu mistisizminden Küçük Prens'e; Meryem Ana'dan Nasrettin Hoca'ya; modern yaşantıdan metafiziğe; gerçek dünyadan düşlerin dünyasına ve San Francisco'dan İstanbul'a uzanan bir yolculuğa çıkıyor.
Kayıp Gül aynı zamanda, başkalarının beğenisini ve takdirini kazanmak uğruna düşlerinden ve kendinden ödün veren genç bir kızın öyküsü. "Başkaları benim hakkımda ne düşünür?" kaygısıyla hayallerini ve "kendi olmayı" terk eden ve bu yüzden sonunda dibe vuran Diana'nın kendini geri kazanma savaşının öyküsü. Bu savaşında ona St. Exupéry'nin Küçük Prens'i, Küçük Prens'in gülü ve İstanbul'un gülleri eşlik ediyor.
Gerçek dünya ile masal dünyası arasında yapılan bir yolculuk olarak yorumlanabilecek "Kayıp Gül" başkalarının hayatımız üzerindeki gücünü ve iç dünyamızı yalın bir dille sorguluyor. Düşler ile gerçek kadar, delilik ile bilgeliğin, karanlık ile aydınlığın karşıtlığını ya da yakınlığını hissedeceğiniz, gizemli bir başlangıç ve aniden karşınıza çıkan beklenmeyen son... Kayıp Gül, düşlerinin peşinden gitmek isteyenlerin bir solukta okuyacağı sürükleyici bir roman.